28 Temmuz 2011 Perşembe

Mutlu Noel'ler

Mabbas… Yazılarını takip ettiğim, müzik zevkine güvendiğim, İngiltere aşığı bir adam. Aşkı sadece ağzında değil ama benim gibi; adam periyodik olarak İngiltere’ye gidiyor, konserler izliyor (Kasabian, Take That, Blur, M83 sadece birkaçı), yeni isimler keşfediyor. Ben sadece oturduğum yerden seviyor, elimden geldiğince de internetten takip etmeye çalışıyorum Birleşik Krallık'ta olan biteni.

Mabbas’la bir dönem aynı şirkette çalıştık. İşte o sene kendisine olan kıskançlığım iyice arttı. O da nazarımdan korktu ki beni her gördüğünde eliyle ‘cross, cross’ yaptı : ) Ama nasıl kıskanmayayım… Adam bir gün Wimbledon – Oasis konserine gözümün önünde bilet aldı. Almakla kalsa yine iyiydi, gitti, izledi. Gallagher kardeşleri canlı canlı gördü. Mabbas’a çaktırmasam da acaip gaza gelmiştim, bir gün mutlaka ben de gidip izleyecektim Oasis’i. Gel gör ki, bir Paris konseri öncesi tartışan Gallagher kardeşler konserde dağılacaklarını açıkladılar ve dediklerini yaptılar da. Mabbas dünyanın en şanslı insanları arasında yerini alırken, ben hayallerimin elimde patlamasıyla kaldım.

Liam Gallagher
Çok geçmedi, Liam yanına Gem, Andy ve Chris’i alarak Beady Eye’ı kurdu. Ne yalan söyleyeyim, Gem’in o uyumsuz Liam’la olmasına çok sinir olmuştum. Hele ki Noel & Gem’in Cabaret Sauvage performansını defalarca sıkılmadan izleyen biri olarak bu duruma ziyadesiyle üzülmüştüm. Beady Eye pek de beni heyecanlandıran bir proje olmadı. Albüm İngiltere albüm listesinde üçüncü sıraya kadar yükseldi ama single başarıları bu sırayı mumla aratıyordu. Tabii bir durumun da hakkını verelim unutmadan: Liam’ın sahnede ellerini arkadan birleştirerek şarkı söyleme karizması başka kimseye yakışmaz.

Noel Gallagher
Kendimi bir taraf tutmak zorunda hissetmedim ama ister istemez Noel’e olan sevgim beni O’nun tarafına itiyordu. Neyse; Noel’in solo albüm planları, konserlerinde Oasis şarkılarına da yer vereceği açıklamaları (ki zaten Oasis dönemi boyunca en sevdiğim şarkılar Noel’in kaleminden çıkanlardı) daha da heyecanlandırdı beni. Basın açıklaması yapıldı, resmi internet sitesi, Facebook - Twitter - YouTube sayfaları açıldı, yeni albümün adı açıklandı –High Flying Birds-, ilk single belirlendi –Death Of You And Me- ve beklenen video klip yayınlandı! Tüm bunlar olurken de huysuz kardeş Liam, Noel’in albüm basın toplantısının ardından Twitter’ında “SHITBAG”, klip yayına girdiğinde ise “DIDO” tweet’lerini attı. Hiç hoş değilsin Liam!

Cabaret Sauvage performansına geri dönecek olursak, Noel’in ilk single’ı bende çokça o konseri izlediğimde hissettiğim duyguları uyandırdı. Uyandırmak ne kelime, adeta zombie gibiyim! Orkestranın önemini Oasis'ten çok daha iyi gösteriyor Noel. Şarkının Noel şarkısı olduğu apaçık ortada. Saksofon, trompet ve trambonun etkileri Noel'in sesiyle hayat buluyor ve bize de bu güzel adamın müzikal değişimi/gelişimiyle nefes almak kalıyor. Noel Gallagher’ın artık kafası rahat, tek tabanca, vokallerde sadece o, hatta kusura bakmasın ama bence durum şundan ibaret: ‘The Death of Liam And Born of Noel’.

Buyursunlar:




21 Temmuz 2011 Perşembe

Abim!

Sene 85 falan : )

Aslında abimle yıllardır ayrıyız. Ben daha “kendimi bildim bileli” diyebileceğim yaşlarda değilken abim İstanbul’da yatılı okumaya başladı, ardından üniversite eğitimi için şehir dışındaydı, üniversiteden sonra Amerika ve döndüğünde de askere gitti. Yani kabaca bir hesap yapacak olursak kardeşlik müessesemizin 15 senesini ayrı geçirdik.

Abim bu kadar uzaktayken ben de armut toplamadım tabii, büyüdüm. İlkokuldan mezun oldum, ortaokuldan mezun oldum, liseden mezun oldum, üniversite kazandım, İstanbul’a geldim. Kısmet ‘taşı toprağı altın’ İstanbul’aymış. Yıllar sonra ikimiz de İstanbul’da bir araya geldik. O, artık ihtisas yapmış, meslek sahibi, askerlik görevini tamamlamış olgun bir erkekti.

Ben abimi ‘adam’ olduğunda tanıyabildim. Çocukluğunu pek bilmem; en sevdiği oyunu, arabayı, kıyafeti, şarkıyı bilmem. Hafta sonları eve geldiğinde yapılan et-sote sayesinde en sevdiği yemek konusunda fikir sahibi olabildim. Ha pardon, bir de sıkı bir Metallica, Gun’s ‘N Roses, Sepultura, Slayer ve daha birçok metal grubunun hayranıydı. Sorsanız, O da benimle ilgili bu soruları yanıtlamakta zorlanırdı o zamanlar : )

‘Adam’ olduğunda tanıdım dedim ya, adam gibi de adammış hani… Zaman geçtikçe arkamdaki / yanımdaki gücün, desteğin, karşılıksız sevginin, saygının adı Koray oldu. Tanju Okan’ın en iyi dostu içkisi ve sigarasıysa, benim de en iyi dostum annem ve abimdir.

Abim iyi kalplidir, yardımseverdir, elinden her iş gelir, yeteneklidir, mantıklıdır, biraz yoğundur, biraz unutkandır, ara sıra fevri çıkışları olur, hayvanseverdir, müzik tutkunudur, işinde başarılıdır hatta işinin en iyisidir, yakışıklıdır, güzel seslidir, sigara içmez, alkolik değildir, komiktir, biraz dağınıktır, iyi araba kullanır, dakiklik konusunda sıkıntı çeker, teknolojiyi yakından takip eder, iştahlıdır, geceleri biraz horlar, iyi bir gitaristtir, iyi bir davulcudur, iyi bir bas gitaristtir, iyi bir piyanisttir, Beşiktaşlıdır, hoşsohbettir, anlayışlıdır, sürpriz yapmayı sever, soğukkanlıdır, cesurdur, koruyucudur, merhametlidir, candır!

Eğer abim olmasaydı, O’nun kocam olmasını isterdim muhtemelen. O hiçbir zaman benim kocam olamayacak ama  24 Temmuz Pazar akşamından itibaren yine fazlasıyla sevdiğim Nazlı’ya kocalık yapmaya başlayacak. Abi evlendirmek zormuş. Evlendiği için üzülmüyorum, kıskanmıyorum, sinirlenmiyorum; bilakis fazlasıyla mutluyum. Artık official bir yengem olacak. ‘Abim  geliyor’ diye sevinirken o tabir şimdi ‘abimler’ olacak. Mutluyum çünkü Nazlı abimi çok seviyor, O’na çok iyi bakacak. Mutluyum çünkü abim de Nazlı’yı çok seviyor, O da O’na iyi bakacak. Mutluyum çünkü abim çok mutlu olacak.

Ama yine de içimde bir şeyler acıyor. Hani aynı evde yaşıyor olsaydık büyük oda bana kaldı diye sevinirdim, ya da ne bileyim sürekli kavga ediyor olsaydık ‘oh be kurtuldum’ derdim ama öyle de değil ki. O benim tek kişilik kocaman ailemken, şimdi O’nun bir ailesi daha oluyor. Anlatması zor, kız kardeş olmak kötü.

Aramıza saydam bir duvar girecek gibi. Ama gözüm üstünüzde minnoşlar, yıkarım o duvarı! 

yine.

Doymuyorum blog açmaya. Sürekli yeni bir adresle açıp, sayfama bir post ekleyip bırakıyorum öyle... Artık iki elim yakanızda; gözüm üstünüzde. Yanlışınızı görürsem sizi afişe edeceğim burdan haberiniz olsun. Sevgiler.